Perşembe, Nisan 26, 2007

sıradan bir gün müydü..

spor çantamı akşamdan hazırlamıştım, genelde salı akşamları gidiyor olsam da,bu hafta planda değişiklik yapmıştık.. aslında neredeyse %85'i benim iradem dışında gerçekleşse de bağrıma basmıştım bu planı...

şöyle ki; pazartesi tatildi, salı gününü pazartesi gibi hissettiğimden çantamı almamıştım... yaaa... sonra çarşamba günü giderim derken, canım arkadaşım çarşamba bowling oynamayı teklif etti, uzun süredir birlikte vakit geçiremediğimiz için mutlu mesut olurladım... fekat gel gör ki, canımcımın baş ve mide ağrıları yüzünden planı yine iptal ettik..

ama bende planlar bitmiyordu... anında şimşek çaktı.. evet evet haftabaşından beri süregelen ertelemeli olaylar ilahi,kozmik bişeysel bir etkiydi aslında.. yine şöyle ki; perşembe günü beşiktaş-fenerbahçe maçı vardı ve trafik berbat olacaktı, dolayısıyla ben spor yapacaktım ve mesai servisiyle dönecektim,o saate kadar da trafiğin esamesi okunmayacaktı.. işte nadir de olsa dört ayak üzerine düştüğüm bir zamandı...

kendimi fazla yormadan sporumu yaptım,bitirdim, paldır küldür (saçıma fön bile çektim gerçi) hazırlandım.. ve çıktım...
tataaaa...bütün araçlar duruyordu ve evet bu hayrını bilmediğim bir alamet olsa bile hiç hoş değildi.. mesai servislerinin çoğu hala yoldaydılar ve garaja ulaşamamışlardı... kaderim gerçek kimliğine geri dönmüştü işte.. ama ama bi saniye,yine bir şimşek çaktı... bunca trafik varsa ve araçlar gidemiyorsa,belki normal çıkış servisimiz de daha buraları terk edememişti.. allahtan çoğu zaman yaptığım zevzekliği yapmamış ve servis şoförünün telini kaydetmiştim... bir taraftan(x) ana caddeye yürüyor,bir taraftan(y) bugün neden etek ve dolayısıyla topuklu giydiğimi düşünüyor, diğer taraftanda(z) şoförü arıyordum... aman allahımdı, henüz maslak'tan çıkamamışlar ve bana 5 dakikalık mesafede gıdımla ilerliyorlardı... o anda y boyutu sebebiyle kendime küfretmiştim.. ve beni bırakın siz kendinizi kurtarın diyerek iyi yolculuk diledim...

şimdi nispeten boş bir minibüs bulacaktım daaaa, beşiktaş'a gidecektim deeee...derken bir serap misali beliren minibüse atladım, balmumcu dolaylarında da bizim servisi gördüm...allahtan basiretim bağlandı da,durun beni de alın demedim... onlar köprünün kabız kavşağına girmeye uğraştığı sırada, beşiktaş'a doğru sülün gibi süzülüyorduk ve ben kendimi nanik yapmamak için zor tutmuştum...

ve şimdi şansımı tekrar değerlendirmeye aldım... kabul etmek lazım, böyleydi bu hayat, oyun oynamayı seviyordu işte...

ve fiil çekimi nasıl başlarsa öyle gider derlerdi de inanmazdım,ama doğruydu... öyle miydi..
yaşadığım bu duygu yoğunluğu ve yeterince yorgunluk sonrasında uykuya dalmıştım... bu yazıyı kim yazıyor bilmiyordum... ama ipucu bırakacaktı ve onu bulacaktım.. bulmasam nolurdu ki.. evet saçmalamamalıydım, onu allah'a havale ettim ve uzaklaştım..

2 yorum:

zorg dedi ki...

ha ha. ben de gayrettepe'deydim. 18.00 servisine mi bineyim biraz takılıp 19.30 da mı çıkayım derken, sonra saat 18.30, dedim hemen minibüsle beşiktaş-vapur-kadıköy mü denesem, aman neme lazım 19.30 servisiyle şıp diye evdeyim, nette gezineyim falan, anaa o da ne, servis yok, sekizde kalkacakmış, nooldu ki lan, e yine yok servis, yakın bi yerlere atsa da olur, şuna bineyim bari, ulan ne şans bendeki de, şans değil oğlum, tesadüf...

thelunatic dedi ki...

yaşasın metropol hayatı. yaşasın motosiklet. yaşasın metropoller dışında da motosiklet kullananlar. ayrıca bisikletle dünya turu yapanları da buradan saygıyla hatta okadar çok saygıyla anıyorum ki o kadar olur.