Pazartesi, Ocak 29, 2007

hava ayaz mı ayaz...

geceyi arkadaşlarında geçirmiş, vakitlice ayrılmak gerek düşüncesiyle öğleni geçerken çıkmıştı evden.. berrak,kuru ve soğuk havanın eşlik ettiği aslen kısa bir yoldu yürüdüğü.. gecenin yorgunluğuna rağmen hissettiği dinçlikle,dimağı da açılmış düşüncelerle hasbıhal ediyordu..
sonra bir an durdurdu bu kelimeleri,kafasından geçen düşüncelerine edebi tanımlar yapmak niye gerekiyordu ki... ve bunları başkasının aklından geçen şeyler gibi anlatmak doğru muydu peki..
tüm bu yan düşünceler ortaya çıkmadan önce kafasına takılansa, hayatının yolu gerçekten adımlamak istediği miydi... anda,bu yolun neresindeydi ve artık o yolu değiştirmek istiyorsa bunu yapabilecek enerjisi, isteği, kararlılığı var mıydı.. yeni yol nerelere götürecekti ki.. gerçi ne farkederdi, şu an yürüdüğünün de nereye varacağını bilmiyordu...
her ne kadar plansız programsız, kendisi oluşturmaktan ziyade oluşanlara verdiği karşılıklarla yaşayan biri olsa da, kafasının içinde,gizli köşelerde gezinen naif planları yok değildi.. yoksa bunlara hayal mi diyordu insanlar... tüm insanların,birşeyi gerçekten ortak tanımlaması mümkün müydü...
neyse neyse konu yine bu değildi... hayatının içinde dönegiden çemberler vardı... kiminin odak noktası kendisiydi, kimindeyse çemberin herhangi bir noktası.. ve sanki o,herhangi bir nokta olduğu yerlerde daha çok vakit harcıyordu,odak noktası olmak isteyerek... merkezde olmadığını farkettiği her seferinde ise kıymık batmış gibi canı acıyordu.. üflüyor,ovalıyordu cümlelerle.. hayır,canın acımıyor,buna gerek de yok, gerçekçi ol..gerçekçi?? bunlar gerçek değildi yani öyle mi..ortamlar,zamanlar, kişiler... gerçekliğine nasıl karar veriyorduk, hangi süreçlerden sonra gerçek olana dönüşüyordu yaşadıklarımız... gerçek olana inanılmıyordu aslında, inandığımız zaman gerçek oluyordu şeyler...öyle ya,herşeyin aslı astarı nasıl bilinebilirdi ki, algımız ve kabulümüz seviyesinde ve dolayısıyla değişkendi herşey... ve inanılan birşeyin bir süre sonra öyle olmadığının görülmesiyle yaşanabilecek incinme olasılığı yüzünden, hiçbirşeyin gerçek olmadığı kabulüyle yaklaşıyordu herşeye... ve madem geçiciydiler, plan yapmaya üzerinde kafa patlatmaya değer miydi...
mantıklı cümlelerle avutulmuş,ama donuk bir suratla boş boş bakındı etrafa...
lezzetli bir soğuk vardı... öyle ki,eve değil sahil kenarına gidip bankta denizi izleyebilirdi bu boş suratla...dakikalarca...
yolu giderek kısalmış, eve yaklaşmıştı artık...
alternatif planı uyguladı ve uyudu...

Hiç yorum yok: