Salı, Haziran 11, 2013

gezi'de neler oldu...genel

bir ara yazarım yazarım derken, bugün kısmetmiş... halı saha maçlarındaki golleri de sayamıyorum ben, masa tenisi oynarken kim kaçtı karıştırıyorum, o yüzden taksim gezi parkı eyleminin bugün kaçıncı günü net emin değilim... katılım sağladığım 30 mayıs perşembe gününü başlangıç alırsak benimki 12 günlük, annemlerin öğrendiği günden itibaren alırsak 10...neyse devlet bahçeli'ye bağlamadan geçeyim bu kısmı...

eylem nasıl başladı ve direniş oldu dersek, kısaca gezi parkı inşaatına tepki olarak parkta çadır kurup, piknikvari oturanlara polisin biber gazıyla müdahelesi sonrası, 15-20 kişilik gruba istanbul'un bir çok yerinden eylemci desteği aktı. sabahlamalar, gecelemeler şeklinde parka konuk olduk, böylece eylem direnişe geçti. en son bugün (10 haziran) gittiğimde insandan çok çadır vardı : ))
neyse, ilk 30 mayıs perşembe iş çıkışı gittim, eylemin bir önceki günden haberlerini duymuştum. haber derken radyo/tv gelmesin aklımıza, twitter başta olmak üzere facebook da haber kaynağı oldu. neyse işte gündüz içim içimi yedi, sonra iş arkadaşım t ile gittik. ortam sakindi, sloganlar atılıyordu türlü çeşit; "hükümet istifa" "tayyip istifa" "sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım, maskeni-kaskını- çıkar copunu bırak delikanlı kim bakalım" "kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz" en aklımda kalanları, sonraki günlerde "mustafa kemal'in askerleriyiz" de pıtladı... böyle sloganlı, sesli renkli bir gündü.

ama polis boş durmadı sabah ezanını müteakip gazı bastı parka, uykularında ne olduğunu şaşıran park sakinleri, önce kaçıştı sonra direndi... sonra geceyarısı yine gazladı polis, yine gazladı...
cuma günü yine iş çıkışı arkadaşlarım e ve t ile gezi'ye gitmeye karar verdik. internetten öğrendiğimiz kadarıyla rennieli solusyon, limon ve doktor maskesi tedariğimizi hazırladık. ama sonra metro çıkışında polis arama yapabilir ve direkt gözaltına alabilir fısıltısı yüzünden 0.5lt solusyonu çöpe attık.vee metro çıkışında gazla hasbıhal olduk. bu arada metro çalışmıyor, osmanbey'den sonrasına götürmüyordu, ama cuma günü baktık gidiyor inmedik osmanbey'de. hayatımda hiç biber gazı tadına bakmamış biri olarak, "bu gaz bir harika dostum" diyorum. direkt burun, geniz, ciğere doğru yakıyor, gözler şarılşarıl, şahane! bende güneş gözlüğü vardı ve bayağı kurtarıcı olduğunu anladım, keza fularım da yardımcı oldu. istiklal'e koşarak girdik, fransız konsolosluğu'nu geçip soldaki sokağa saptık ki, bir arkadaş durdurdu bizi. "ağzını aç, fısfıs, yüzüne sıkıcam korkma fısfıs, tamam sakin"
böyle böyle ara sokaklardan istiklal'e, istiklal'den aralara 2 ileri 1 geri, sloganlar atıp alkışlar tutarak o akşamı geçirdik. dönüşümüz biraz uzun oldu, keza ondan sonraki günlerde de taksim'e gidiş uzundu, çünkü füniküler, metro ve otobüs hatları çalıştırılmadı. zaten taksim meydan'a çıkmak pek mümkün olmadığından, çıksan da gümüşsuyu-beşiktaş hattında sürekli polis müdahelesi olduğundan tünel-karaköy-vapur-dolmuş şeklinde gittim geldim 2 gün. en ağır müdaheleler parktan sonra harbiye ve gümüşsuyu-dolmabahçe taraflarında oldu.
1 haziran cumartesi günü kabataş'a geçip fındıklı üzerinden kazancı yokuşunun paraleliyle taksim'e ulaştım, dönüşü de aynı şekil yaptım. ancak dönüş sırasında dolmabahçe karışmıştı (başbakanlık konutu mu ne varmış orada bazı eylemciler onun önünde de slogan atınca polis durur mu, vermiş gazı yine) inönü stadı hizasından itibaren kapanmıştı beşiktaş hattı. hatta dolmabahçe camii'ne sığınanlar olmuş, revire dönüşmüş orası. başbakan sonraki mitinglerinde camiye ayakkabıyla girmişler, bira içmişler gibi gerçek dışı söylemlerde bulunup din üzerinden kışkırtma yapsa da camii imamı olayın doğrusunu açıkladı, gerçek görüntüler çıktı, ama bugün imam izne çıkarılmış...
2 haziran pazar kuzenlerle gittik tekrar...kalabalık gittikçe artıyor, insan renkleri çeşitleniyordu... ilk günler bayrak, flama vb yokken yavaş yavaş meydan ve parkın içi bunlarla dolmaya başladı. ben bayraksız, flamasız olsun diyenlerdendim, hala daha değişmedi düşüncem. çok renklilik iyidir ama illa rengini belirtmeden de gökkuşağının bir parçası olabilirsin diyorum. zira bu bizim ilk özgürlük mücadelesi sınavımız ve hala daha tolerans payımızı bilmiyoruz. yalnız bir gerçek var ki, tanımadığın insanlara ve onların sabır, tolerans ve olgunluklarına peşinen güveniyorsun, herkes de böyle.
bir hafta boyunca mesai yaptığımdan akşamları gidemedim. ama yüreğimiz ağzımızda twitterdan takip ettik. takibi kolaylaştırıcı hashtagler kullandık, süper bir şekilde organize olduk gerek eyleme katılım gerekse bilgi ağı açısından. öyle doğal, kendiliğinden ve güzel oldu ki, kimse ortak akılla oluştuğuna, bir lideri ,bir örgüt eli/ayağı, bir parti bacağı olmadığına  inanmadı. içinde olmayana inanması güç gelebilir gerçekten. en çok da başbakan inanmadı, şu partinin işi, bu örgüt yaptırıyor, faiz lobisi işin içinde dedi. ha bizler için de önce şımarık kaymak tabaka dedi, sonra çapulcu ve marjinal...biz şiddet sevmiyoruz dedi, sonra %50'yi evde zor tutuyorum dedi, ümüğü sıkmak dedi, anladığınız dilden konuşuruz dedi... bir çok yaralanan, gözü kulağı hasar gören, canını kaybedenler için bir şey demedi... polisin müdahelesine de bir şey demedi. bir özür dahi dilemedi. sürekli benim polisim zarar gördü, kamu malı zarar gördü, benim yüzde ellim rahatsız oluyor dedi de, bizim yaramızı, bizim derdimizi görmedi, anlamadı  dahası dışladı. görmedi ki sokaklarda yürüyenler arasında ona oy veren %50 de vardı. atmler taşlanmış, kaldırım taşları sökülmüş dedi, gözü hasar görene şifa, hayatını kaybedene rahmet dileyemedi. sonra dün(9 haziran) 6 ayrı mitingle şehir şehir dolaştı, ama yine yatıştırmadı, daha çok kışkırttı.
gezi parkı'yla ilgili proje için de bir çok şey dedi, topçu kışlasını dirilteceğim dedi, avm dedi, avm yok, rezidens dedi, o yok, müze dedi, o da değil opera binası dedi...dedi dedi dedi... bir tek, ey 1 milyonluk halkım burasını park olarak istiyor o halde öyle bırakıp güzelleştireceğim demedi.
bu arada istanbul'daki eylem diğer şehirlere de yayıldı, izmir, ankara, adana, tunceli(dersim), antakya, eskişehir, rize, bursa, aydın...son ikisi dışında yoğun polis müdaheleleri yaşandı. istanbul gazi mahallesi'nde de ağır yaralanmalı polis şiddeti gördük, duyduk. tabii yine twitter üzerinden.
ana akım medyanın kör, sağır, dilsiz oluşu da meydanlarda protesto edildi. yabancı basın yayın kuruluşları üzerinden takip edildi. yerel kanallardan halk tv baya görüntü ve haber paylaştı.
8 haziran cumartesi istanbul'un 3 büyük takımının taraftar grupları taksim meydan'da toplandı, meşalelerle harika bir duygu yaşattı. çarşı grubunun tüm eylem boyunca etkin oynadığı rol unutulmaz. bir de kendilerini toplumun hafıza kartı olarak tanımlayan redhack çok iyi destekçiydi.

gezi parkı içinde yardımlaşma sistemiyle ücretsiz yemekler, tedaviler yapılıyor. gönüllüler oluşan çöpleri temizliyor. hele cumartesi günü istiklal dahil olmak üzere bal dök yala şeklindeydi. inanmazdın bir gün öncesinde polisin biber gazına boğduğuna, etrafın boş gaz tüpleriyle dolu olduğuna, çöplerin etrafa savrulduğuna.
tabii duvarlar, kepenk üstleri, camlarda çeşit çeşit yazılar duruyor hala, çoğu süper zeka ürünü espirilerle dolu. temizlenmese en azından bazıları, semtin rengi olarak kalsa keşke.

bu eylem üzerinden bir çok okumalar yapıldı, yapılıyor, siyasi, politik, duygusal... doğru/yanlış yok bu yorumlarda hiçbiri doğru değil ya da hepsi doğru. kendiliğinden şekillenen bir halk hareketi, sınırları tanımları yok. misal yine başbakan dedi ki, liderinizi gönderin konuşalım. yok ki öyle bir lider, birkaç farklı gruptan temsilciler başbakan yardımcısıyla konuştu,ama bir sonuç yok.

dikkat edersen bir yorum yazmadım, bir tek bayrak konusunda sanırım.

bunlar da eylem sırasında çıkan ve sevdiğim videolar...











Hiç yorum yok: