Cumartesi, Mayıs 14, 2011

bugün 15 mayıs pazar 2011

sevgili günlük bugün 15 mayıs değil, kandırdım seni...yarın 15 mayıs...

önemli bir gün, yıllardır kimileri doğdu kimileri öldü bu tarihte elbet... bir şeyler yıkıldı, bir şeyler kuruldu belki... hatta belki sadece güneşli bir pazartesiydi, ve sendromsuz başladık iş gününe...

güneşler doğar, güneşler batar...ama insanlar uyumaz bazen düşünür...
ne güzel insanlardır onlar be, sadece düşünmez uygularlar da... gerçi bi dakika bazıları da pek güzel olmayabilir o insanların, başlı başına düşünmek iyi bir şey olmayabilir... -alarm:konudan uzaklaşıyorsun -tamam...

eylem zamanı güzel insanlar...
birlik zamanı, bağımsız düşünme ve hareket etme zamanı...
neyden bağımsız?
şimdiye kadar oluşturduğumuz ve biz dediğimiz; inanç, duygu, düşünce olarak etiketlediğimiz, "diğerleri ve ben"i oluşturan tüm ayrımlarımızı unutun, bunlara karşı bağımsızlığınızı ilan edin ve aynılığımızı düşünün, hatırlayın...

yolda yürürken omzuna çarpan ve senin delicesine sinir olduğun insanla senin aslında aynı olduğunu hatırla... çok susadığında, "su isteyen var mı arkadaşlar" diye sorup sana bir bardak su veren çalışma arkadaşın var ya, o da sensin aslında...

tüm 'benzemezliğimizle', 'özgünlüğümüzle' ne kadar komik olduğumuzu ve aslında milyarlarca farklı ama aynı insan olduğumuzu hatırlayın...

özledim lan sizi, hadi gelin taksim'de beraber yürüyelim...
köşe başında saat ondörtte... çok beklemem yürürüm he

konu internet sansürü, ama ne önemi var konu o,bu,şu... dedim ya ben sizi özledim...

yazacağım ama

yazdığımda yazdığım gibi hatırlıyorum bir süre sonra...
aradaki detaylar da kendiliğinden silinip gidiyor, halbuki hiç yazmasam hatrımda kalsın diye hafızamı yinelediğimden her şey eşit düzeyde hatırlanma imkanına sahip oluyor... zati bir süre sonra hepsini unutacak değil miyim ya da çoğunu diyelim...
unuttuktan sonra yazdıklarımı okuyup hatırlayabilirim ama mesela... hafızamızın yerine oturmadığı zamanlarda çekilmiş çocukluk fotoğraflarımıza baka baka ve bir süre sonra onları kendi hafızamızın parçası zannetmek gibi, unuttuğumuz şeyleri tekrar okuyunca da hatırlamış sayılır mıyız? unutulup hatırlanan eskisi gibi olmaz ama var olmuş olur bir yerlerde... yine benzeteyim, bir mevsim boyunca dolabın kuytu köşesinde kalmış aslında sevilen bir giysinin, o mevsim geçtikten sonra bulunması durumunda hissedilen 'burukluk' gibi... yok devenin tüyü, o kadar da bağlantılı benzetme değil, ama aklıma geldi dolabımı düzeltmem gerek...

yazlık kıyafet giyince yaz geldi sananlara güldüğümü hatırlarım geçen senelerde şubatta falan şortla tişörtle gezenleri görünce...mayıs geldi yaz gelmedi anacım, ama ben o elbisleri, etekleri, gömlekleri giyeceğim şekerim, ister mayıs gülsün halimize, ister akşamı wcde geçireyim üşütmekten nevaleyi-nevale ne be,nihale o-

neyse, söz uçar yazı kalır ama yazılan da eskisi gibi olmaz artık...
varsın olmasın, bak eğleniyor kendi başına neşesi yeter be...