Pazartesi, Kasım 19, 2007

sondan önce..

sonunu senden önce okuyacak olmanın dışında bir ayrıcalığım yok, yazdıklarımı bilmek hakkında.. hadi o kadar abartmayalım,ama kurgusu yok.. birkaç satır sonra ne yazacağımı bile bilmeyeceğim çok zaman.. mesela, merdivenin basamaklarını adım attığınca çizdiğini düşün.. yaşam gibi.. ama yaşam gibi yazmak zormuş.. yaşamın içinde önümüzdeki hazır merdivenleri çıkıyoruz çünkü, çok zaman..
pejmürde bir evdeydim.. yanından tren yolu ve tabii tren geçen... birbirine bitişbitiş, dar sokakların üzerinde.. öyle dar ki, iki insan yanyana geçebilir mi diye düşünüyorum.. diğerleri arasında sıkışmış da sanki ona yer az kalmış gibi hafiften öne doğru kaykılmış duran eski bir ev,ahşap.. camları dar,sürgülü ve buğulu.. buğu değil aslında, is, pis, yılların yığıntısı.. kimbilir kimler yaşadı burada,ne sesler dolandı odalarda.. içeride 60lık bir ampül yanıyor,benim dikildiğim odada.. ev soğuk olmalı ki nefesimi görebiliyorum.. eski bir şilte-şilte..şilte..şilte- battaniye.. iskemle ve dolap nemden kokuyor.. kokmayan birşey varmış gibi...
ben neden buradayım sahi.. bavulum yok ama elimde bir dolu torba, içleri temizlik malzemeleriyle dolu... doğru tabii, ben yapamam böyle pis içinde..demek ki geleceğimi biliyordum..neyse, peki hadi temizledim diyelim, ya böcekler, örümcekler.. ya fare varsa.. ne yapmalı ki.. düşündüğüm şeye bak, burada kalacak mıyım ki dert ediyorum.. evin fotoğrafı içindeki iğreti duruşuma ve hep hayalini kurduğum bir ev olmamasına rağmen, orada olmaktan hem rahatsızım, hem gitmek istemiyorum..
garip ama bu döküntü içinde ısıtma tesisatı var, kombi değil-kalorifer de bari-, soba değil... nasıl ateşleniyor acaba, eski gaz sobalarına benzer bir ağzı var... çocukken sobaların konuştuğunu hayal ederdim homur homur, sıralı alevler de dişleriydi sobanın... bir kibrit atsam patlar mı acaba... patlamaması lazım, yoksa yazı biter.. bir iki üç...

Hiç yorum yok: