Pazartesi, Eylül 18, 2006

serçe adımlar..

serçelere her baktığımda babanem gelir aklıma..allah rahmetini bol versin,rahat ettirsin...canım benim... serçe derdi bana... bendeki "serçeliği" gördüğünden değildi.. ufak tefekliğimdendi ziyade..
bazı insanlar serçe gibi yaşar hayatı.. pırpır, zıpzıp... tuhaf bir telaş, bir heyecan..alice'in diyarındaki aceleci tip gibi, hep biryere yetişmesi gereken... ya da bir yerde, durması gerektiğinden fazla dursa, gece yarısı külkedisine dönüşen sindirella olacak sanki..
getirsene gözünün önüne bir serçeyi...
çok basit birşeyi yapacakken, yüreği yerinden çıkacak sanırsın.. yerdeki bir kırıntıyı almaya çalışırken misal... kırıntıyı yemek değil, o heyecanı yaşamaktır ya keyfi veren..
oradan bir dala zıplamak, daha dal yaylanmasına yeni başlamışken..pırrrr... bir cam kenarına... çok uzak menzillere gidemez, ama olduğu yerde de duramaz ya...
sonra serçeyi alıp avcunuza sevemezsiniz.. miniciktir ama sığışamaz bir avuca... iki avuca..
iki kişinin sevgililiğe geçiş süreci,sevgili olmalarından daha heyecanlı ve keyifli değil midir... yürekler de serçedir, o yüzden...
ya kedi... bazıları da kedidir... çok zaman kadınlar... ah kediler...
ben gibiler..bir kedi,bir serçe... biri varken diğeri çıkmaz pek dışarı.. kendi içinde bir koşturmaca, yakalamaca gibisinden... ya da kimbilir daha neler neler...
mesela.."once upon a time" papatya olanından beyaz ve ince...
.

Hiç yorum yok: