Perşembe, Ekim 16, 2014

mehmet p.

bu sabah bir arkadaşım intihar etti.mehmet.

intiharı, bu hayattan vazgeçmeyi zaman zaman düşünmüş biri olarak dahi sarsıldım.
her intihar edenle kendimi, her hayatını kaybedenle bir sevdiğimi özdeşleştirip üzüldüğümden galiba, mehmet'in vazgeçişi de iki anlamda etkiledi beni.

ne düşüneyim ne hissedeyim bilemiyorum. üzülmek, ama neye? yapmasaydı demek, ama neden? keşke desem, nasıl?

hayatta hiç birşey tesadüf değildir değil mi... bu pazartesi, mehmet'in sürekli katıldığı bir konuşma grubuna (toastmasters) iki ay kadar düşünüp erteledikten sonra, ben de gitmeye karar verip gittim. neden 5-6 senedir görüşmeyip de, intiharından 3 gün önce görüştük böylece kimbilir...

tesadüf deyince ... bak yine, mehmet'le ilk tanıştığımda olasılıksız adlı kitap çok satanlardaydı, beraber alıp hangimiz önce bitirecek hızıyla okumuş, olasılıklar ve tesadüfler üzerine konuşmuştuk...
2 gündür de sonuçlara sebep olan şeyleri, her şeyin bir sebebi var, her olan şey birbiriyle yüce bir şekilde bağlantılı düşüncesini, tekrar algılamaya çalışıyordum. her sonucun, olanın sebebinde bir yücelik var mı gerçekten? bilmiyorum, işaretleri görmüyor muyuz bazen?

pazartesi, ah o pazartesi...kimbilir...
vedalaşmışız aslında, yıllarca görüşmeyip de... o gün yaptığımız o sıradan ve günlük konuşmalar, şimdi düşününce ne anlamlı geliyorlar... ne saçma.
ne çok insanı üzdün, biliyorsundur bunu dimi... ah be mehmet ya...

trafik kazası olunca, hastalık olunca insan ölüm olgusunu daha bir kabulleniyor da sanki, en saygı duymamız gereken kendi kararını anlamakta zorlanıyoruz. hep bir, cevabı olmayan, acaba sorusu...

seni anlayabiliyor olmak dahi üzüyor be arkadaşım...hatta en çok o acıtıyor içimi.

pazartesi, nasıl ikna ettin beni bir sonraki toplantıya da gelmeme... pis adam!

motora yetişmeye çalıştığım için acele ama sıkıca sarılıp, havaya yapılan haberleşiriz işaretleri... günlük anlamsız şeylerin anlamlı hale gelişi...

daha dün mesaj atayım deyip günlük koşturmacalardan unutmam... unutmayıp yazışsaydık ne değişicekti tabii. sen yine gidecektin... ben daha az mı üzülecektim!?

4 gün sonra doğum günün, ondan acele ettin dimi? düşünceler düşünceler.... muhtemelen... ah be mehmet....

facebook'la da beni sen tanıştırmıştın. ne saçma bir detay yine. "facebook'ta bulunmayan kişiyi dünyada var saymıyorlar" demiştin, ne garip dimi bunu net bir şekilde şimdi hatırlamam... intihar duyurunu bizlere facebook'ta paylaşman. ah be mehmet...

şaka dendi, gerçek değil dendi. öyle umut ettim ki şaka olsun diye... kendimi, inandığım için aptal hissedeyim, sana küseyim, kızayım, haytalık yapmış diyelim, o an için dünyanın en kötü insanı ol, saçmalamış ol, abartmış ol...ama yeter ki ol.

herkes, mehmet'i tanıyanlar ne şanslıymış diyor. gidişinle ne çok şeyi düşündürttün, farkettirdin bize... kendimi şanslı hissettiren ve hayatımda var olmuş diğer herkesi tek tek düşündüm.

detaycı, hiç bir şeyi unutmayan... el attığı işlere güzellik katan, zeki,şımarık, neşeli, ince arkadaşım...
yolun huzurlu olsun.

bunları yazdım çünkü konuşmaya ihtiyacım vardı. yazarsam bu olayın gerçekliğine inandırabilirim kendimi dedim. ama yine olmadı. intihar notun vimeo'dan kaldırılmış.

Hiç yorum yok: