Pazartesi, Aralık 05, 2011

insan ol lan!

kusura bakma okurinsan, başlık biraz kaba görünüyor ama aslında değil, özünde iyidir...

çoğu kişinin bildiği bir alegori var, din derslerinden, sözlük ya da forumlardan, bir yerlerden illa duyulmuştur. dağlara, taşlara, ota, böceğe teklif edilmiş de bir insan kabul etmiş sorumluluğu...
insan olmak ağır bir şeymiş çünkü, ama biz salaklar kabul edip, ver anam babam ver, bize bir şey olmaz demiş cengaverlik etmişiz.
oradaki o sorumluluk kimine göre düşünebilme yetisiyle beraber kendi varlığını sorgulayabilme, çevresinde olan biteni anlama ve hıyarca davranmama olarak tanımlanır.
insan olmanın yükünü taşımak derken de, iyi insan olmak zordur, denmeye getirilir, ki çok yanlış değil tabii.
ama unuttuğumuz şu, insan olmaya öyle yüce anlamlar yüklüyoruz ki, mükemmel insan diye tanımladığımız ve aslında tüm insani özelliklerden arınmış yeni bir varlık oluşturuyoruz. ve bu bizim başkalarına tahammülümüzü, saygımızı sakata getiriyor.
lan gerizekalı arkadaşım - bu da kaba göründü dimi, bakma özünde incedir- insan olmanın sorumluluğunu taşımak şu; yeri gelecek kin duyacaksın, öfkeleneceksin, kıskanacaksın, ego-santirik olacaksın, hainlik ve/veya kötülük yapacaksın vs. vs. ve tüm bu erdemlilikten uzak his ve davranışlar içindeyken hatırlayacaksın; sen insansın ve bunlar da insani şeyler. kendini yargılamayacaksın, güzeli ve iyiyi herkes sever, sen kendini 'kötü' hallerinle de seveceksin. kendini sevdin mi, aferim mi istiyorsun,olmaz... tuzak kurdum sana, en kolay kendini seversin zati, yer miyim ben? sevgi böceği ol demiyorum, objektif ol yeter. nasıl ki suyun farklı basınçlar altındayken kaynama ısısı farklı, her insanın da öyle, yargılama. sen hiç bir şeye zıplamıyorsun, dellenmiyorsun diye başkasının da dellenmemesini bekleme diyorum. dellenmek kadar normal. özgür ol, özgür kıl.

ha tırtlayan yere geldik; özgürlük. düşünme ve bunu ifade etme özgürlüğü misal. herkesi eşit seviyeye getirebilecek tek durum. senin ifade ettiklerinden ben etkilenip sinir olabilir, kafanı kırmak isteyebilirim, bu da benim özgürlüğüm... değil. kafa kırma özgürlüğü diye bir kavramımız yok. ama elimizde denk kuvvetler prensibi diye bir şey var, sözlerime sinir olduysan sözlerinle karşılık verirsin, basit.

şimdi de zırt diyen yere geldik. hiç trafikte bulundun mu? sürücü olmanı tercih ederim, zira yolcuyken pek fark edemiyor insan. (metafor oldu bu sanki)
trafikte kimseye laf anlatamazsın, vakit ve iletişim dili, olan bitenin gerçekte ne olduğunu anla(t)maya yetecek kadar değildir.
haklıyken haksız görünür, yok yere küfür yer ya da edersin. çünkü çoğunlukla hiç de göründüğü gibi değildir olanlar ve bir milyon ön kabul vardır. taksiciler iğrenç, kadın sürücüler berbat, erkekler hırbo, polisler kaos yapıcı, yayalar salaktır...bir milyona sen tamamla.
bir terslik oldu diyelim, muhatab olmak isteyeceğin araç çoktan mekandan uzaklaşır. bak abicimler,aslında şöyleler içinde kalır, gerçi söyleyebiliyor olsan da çok farketmez, anlıktır ve haklı haksız yoktur. ya da haksız hep bellidir.

neredeeeen nereye, unuttum dimi asıl diyeceğimi...unutmadım da çok uzadı, sıkıldım.

neyse işte üstad, kimseye laf anlatılmıyor, bırakalım herkes kendini yaşasın.

Hiç yorum yok: