Pazar, Kasım 22, 2009

mutlu doğum haftası...

bugünkü aile etkinliğimizle başlamıştır efenim... :)

irem ve kerem kardeşlerin doğaçlama "tiyatrosu" sonrasında, irem'in benim annem güzel annem şarkısını teyzem versiyonuyla okuması, gözlerin dolması ama çaktırılmaması... yenen pasta, kurabiye ve kek sonrasında, keşke tuzlu birşeyler de yapaymışım hissiyatı... beşiktaş-fenerbahçe maçının bir "hediye" misali hezimetle sonlanması... kasım ayı'nın doğanlarımızdan çok kaybettiklerimizle dolu olmasının sızısı...
yılların geçmesine üzülürken, her iş günü bittiğinde sevinmenin ne tuhaf olduğunun farkedilmesi...
falan fıstık... böyle işte...



ikrama başlanmadan didiklenmiş kekimizle bir görüntü...
çocuklarla fotom yok ama... :(

Pazar, Kasım 15, 2009

happy friday at happy moon's...

hani böyle beyin dalgalarınızın aynı şekilde zıpladığı arkadaşlarınız vardır... hesap kitap da yoktur, teklifsizlik denilen özgür ortam vardır. hatta onlara arkadaş demek haksızlıktır...

neyse, geçen cuma kendim için neredeyse oturup ağlayacağım bir moddayken, bu arkadaşlarımdan birisiyle-zati kaç tanelerse işte- buluşmaya gittim. ben cehennemin bir ucundan hareket ettiğim için, yol boyunca da epey zamanım oldu, kendimi didiklemeye... buluştuğumuzda onun da canını sıkacağım diye de üzülüyordum bir yandan...
canım arkadaşım beni gördü ve çantan ne güzel kız, valla tam da benim botlarımın renginde, versene bana şeklindeki kızlar arasındaki klasik denebilecek diyalog sayesinde kara bulutları dağıttı ilkten.
hem bedbahtlığı bile alay konusu yapabiliyorken gülmeler eksik kalmıyor tabii...

happy moon's'a gittik-süreyya'nın karşı sokağında-, menüden süper yemekler sipariş ettik-çok lezzetliydi... o sırada bir muhabbet ki allah nazardan saklasın... hüzünlendik, gülüştük... sonlara doğru ya ama bu çantayı istiyorummm şeklinde konu tekrar çantaya gelince senden değerli mi tabii al şekerim dedim...

herşey normal değil mi, bu tarz diyaloglara çoklukla şahit oluruz, olursunuz... "kazağını bi versene takılayım biraz" ya da "çantanı versene havamız olsun" falan diye, ama eyleme dökülmez pek.
biz n'aptık, happy moon's'tan bir poşet istedik, ben çantamı ona boşalttım ve çantayı arkadaşıma verdim, bu esnada sürekli güldüğümüzü söylememe gerek yok tabii... annemlere anlatırken de bir posta güldüm, aklıma geldikçe de gülüyorum... aramış diyor ki bir de, tonu tutmadı bunun n'apcaz, ehehehe zillli...

Pazartesi, Kasım 09, 2009

karşınızda profit erolum...:)

bir takım söylentiler çıktı efenim, yok ben yapmamışım falan. bir kez daha başıma gelmişti yıllar evvel, yaptığım keki, ekmek aldığımız fırının poşetine koyup götürmüştüm de, dillerine dolamışlardı-benim arkadaşlar. arkadaşlar değişti zan değişmedi... kendim yapmasam, bile bile pastane poşetine koyup getirir miyim dedim, dedektifçilik yaptılar.
ee bunların olacağını bilmiyor muydum... biliyordum ve n'apmıştım, belgelemiştim... :D
tarifi de verebilirim, bazı değişiklikler yapıp yeni bir tad oluşturmak da istiyorum aslında, sonra da isim bulacağız... ;)





afiyet oldu :D

Perşembe, Kasım 05, 2009

hatıra..

aylar, yıllar sürmesi gerekmiyor anın, anı olabilmesi için...
gözün göze değmesi ya da son anda farkedip de ufak bir tebessümün içine sığdırıldığı saniyeler de hoş bir anı olur, gözünü kapayıp tekrar tekrar yaşamak istediğin... bir nevi mühürdür bu anlar, dur unutmayayım hatırlayayım dersen olmaz, sonradan farkedersin zati, o anın kendince izi olduğunu... en tatlısı senin dışında gelişip, plansız olanı...

..........


bir de kaybedilenler var, sadece ve sadece anılarda kalanlar... mekanları cennet olsun... kaybettiklerim arttıkça elimdekilerle paylaştığım zamanları güzelleştirmeye çalışıyorum, ama o "an" geldiğinde hiçbiri yetmeyecek yine de... özlüyorum sizi...