Pazar, Aralık 21, 2008

avuç içi kadar..

aklıma takıldı..

farklı parfümler sürünmüş onca kişiye sarılıp, sigara dumanı kokan mekanlara girip çıkmama rağmen.. burnumda neden bir koku sabitlendi... neden o koku..püff..

koku demişken, burunları hassas hayvanlar kediler; çöplerin içine gömülüp yemek ararken pis çöp kokularını nasıl burunardı edebiliyorlar.. mideleri bulanmıyor mu.. algı seçiciliğiyle beraber tıkacılığı da yapabiliyorlar mı..

seversen sevilirsin, sev ki sevilesin gibi şeyler falan filan derler ya.. öyle olmaz ama hani ya da yorum farkıdır.. neyse,benim en sadık sevgililerim sayılar.. ben onları çok sevdiğimden onlar da bana oyunlar oynayıp sevindiriyor.. yoksa saate 17, 27, 37 ve 47 geçe bakmış olmamın başka bir açıklaması olabilir mi.. takıntı mı?? tesadüf mü??.. yok canım, ben sevgiden diyorum... yorum farkı diyelim buna da o halde..

avuç içi kadar mutluluk yeter diyor ya şarkıda.. avuç içi kadar mutluluk az mı.. sevdiğiniz birinin yüzünü avcunuzla iki yandan sarsanız, duyacağı ve duyacağınız mutluluk mesela.. dimi.. değil..

hmm.. ben mağazada falan birşey gördüğümde, aklıma biri(ler)ini getiriyorsa onu almayı ve hediye etmeyi seviyorum.. hatta kendime engel olamıyorum, o derece ki, samimi olduğum kişiler hadi neyse de, bazen çok yakın olmadıklarıma da yapıyorum... bu beni tuhaf gösteriyor olabilir mi ki...

sesim kısıldı.. iş çıkışı normalken sabah kalktığımda boğumlanmıştı.. gerçi karizmatik de denebilirdi ama teşbihte hata olmasın daha çok travesti gibiydi.. buna rağmen yılmadım ve toplum içine karıştım.. kağıt ve kalem almayı da ihmal etmedim.. konuşabilmenin değerini anladım.. konuşmayabilmenin rahatlığını yaşadım... susmanın zorluğunu kavradım... sanırım..

ve benim bir ağacım var artık.. çok şirin.. onu sevgiyle beslesem büyür mü.. hihi...

Hiç yorum yok: