Pazar, Kasım 02, 2008

vizesiz bir hayat olsun..

yani vizesiz bir dünya olsa, istediğimiz zaman oradan oraya gezebiliyor olsak..

öyle ya üç günlük hayat, başka topraklara ayak basıp, farklı havaları solumak istediğimizde ayrıntılarla uğraşmasak.. (gerçi yani ülkende heryeri gezdin mi diye soran olabilir.. ama konuyla ilgisi yok diye cevaplayacağım..)
konu dünya vatandaşı olabilmek.. ama asıl konu bu da değil yine..

vize öncesi pasaport yenileme sürecinde işyerinden izin alıp, bir anda yaşamaktan bezdiğim ve hayatı iki satır arasına sıkıştırdıktan sonra herşeyden vazgeçebilecek ruh haline büründüğüm, güneşli sayılabilecek bir gündü... tüm bunların hepitopu emniyet müdürlüğü, banka, emniyet müdürlüğü zigzagları çizdiğim yarım saatlik süre boyunca olduğu düşünüldüğünde, ya hayatı hızlı yaşıyordum ya da kısaltıyordum.. neyse..

canıma tak demişti.. işlerim neden ters gidiyordu, daha 2 hafta önce pasaport harcı emniyette yatırılabiliyorken şimdi tam da ben yapacakken değişmişti sanki.. bankadakiler de başka bir gıcıklıktı... neden yaşıyordum ki, neden pasaport yenilemeye, neden gezip dolaşmaya, hayattan keyif almaya çalışıyordum ki.. bunları yapsam da yapmasam da ölecektim, birgün.. kime ne, ne yaptığımdan, neden yaptığımdan.. bana ne.. amaan şeklindeydim...
ve ve birşey yeşerdi.. evet evet.. olumluluk meleğim ancak uyanmıştı..ve fısıldadı.. hadi burda oturup kendini yiyeceğine git ortaköy'e bi kahvaltı yap, nasılsa beklemek zorundasın bari karnını doyur.. allahım!yine çok mantıklıydı..

tost falan yemeyecektim.. kahvaltıydı madem kahvaltı olmalıydı..
tabağım öyle çok alengirli değildi, ama gelmesiyle keyfim arttı.. hava güzel.. iş saatinde ben ortaköy'deyim, az biraz özgürlük.. rutinin dışında bir durum.. oohh..
kendimi harika hissediyordum, işe döndüğümde arkadaşlarım bana ne olduğunu falan sordular, pms bile vız gelir.. o derece.. eheh..


ertesinde pasaportumu almaya gittiğimde diyaloğa girdiğim polis memurunu anmadan geçemeyeceğim.. arabalıydım ve aslında emniyet müdürlüğü çevresine park edilmesine izin verilmiyordu, hatta buna şahit de olmuştum..amaa.. neyse.. arabayı park ettim.. koşar adım binaya gidiyorum ki, polis memuru seslendi..
-hanımefendi park etmeye izin vermiyoruz yalnız..
-(biliyordum, biliyordum.. izin vermiyolar işte, yine de..) hmm pasaportum hazır,hemen onu alacağım sadece 5 dakika..(kesin malesef falan filan dicek..)
-hmm 5 dakikaysa izin verebilirim buna..
-(şok..şok şok..şok...mutluluk!) çok teşekkürler..
içeri girdim pasaportumu aldım çıktım.. tekrar teşekkür etmeye hazırlanıyordum ki ikinci şoku yaşadım..
-alabildiniz mi pasaportunuzu..
-(yüzümde yayvan bir mutluluk gülümsemesiyle) evet aldım, çok teşekkürler.. kolay gelsin size..

günüm yine harika geçmişti.. insanların hala varolduğunu görmek beni mutlu ediyor..
işte sırf bu yüzden yaşıyorum ben de..

haa..vize için başvurmaya gittiğimizde merkezi su bastığından ve geçici bir süre başvuru alınmadığından bahsetmedim.. ama polyanna ruhu sağolsun, yine buldum bir kapı kaçtım harikalar diyarına.. birgün önce başvurmuş olsaydık içeride sular altında kalan evraklar bizimkiler olacaktı, en azından sağlamdaydık... yaa.. öyle işte... bekliyoruz bakalım...

Hiç yorum yok: