Perşembe, Eylül 27, 2007

minibüsler insan yutar mı..

yolda mıymıy yürüyen insanlara sinir oluyorum, özellikle benim acelem varsa ve onlar salonlarındaki koltukta gazete okur gibi yürüyorlarsa önümde...
minibüs kuyruğuna eklendiğimde, çoğunlukla kaçıncı minibüse binebileceğimi falan düşünür kendimi oyalarım.. -tamam ertuğrul özkök gibi şeyler yazmaya başladım kabul, ama burası benim kişisel blogum zati abicim, istediğimi yazarım,eheh..- ve önümde bir otobüs dolusu insan varken, kesin bundan sonraki 2. ya da 3. minibüse anca binerim diye düşünürken ben, hop diye o minibüse biniveririm-hele bazen en arka dip köşe boşta olur, şaşmaktan kendimi alamam-..
bu nasıl oluyor anlamıyorum, minibüsün kapasitesi belli, insanların kalabalığı belli.. kara delik mi var içeride, dipsiz kuyu mu, ben mi nizamsızım, yoksa insanlar kalabalık göründükleri kadar çok değiller mi sayıca...

Çarşamba, Eylül 26, 2007

ayak üstü iki laf..

..........
dünya mı küçük yoksa benim dünyam mı bilmiyorum.. ama insan üstüste birileriyle karşılaşınca, tesadüfün gücü üzerine düşünüyor.. herbirimiz kendi hayatlarımızın baş rollerinde ve bir başkasının hayatında figüranken, nasıl etkileşiyordu yaşamlar.. hayat bu ne zaman ne olacağı belli olmaz, gün olur devran döner vs şeklindeki ifadelerin zaman içinde gerçeklik halini almaları, benim temennim mi daha kuvvetli yoksa onunkisi mi diye düşündürtmüyor mu insanı..

size kazık attığını düşündüğünüz birini hatırlayın mesela.. birgün bu kazığının karşılığını alsın da istediniz mi içinizden..hah tamam işte.. o bir gün mutlaka gelecek.. bir piramitin en tepesindeki taş gibi yerleşiverecek yerine.. ve bu piramitlerin herbir diğer taşı da, diğer piramitlerin ya tepesindeki ya zemindeki ya ortasındaki taşın kesişiminde...
ay aman neyse, keşke düşüncelerimi daha sistematik şekilde düzenleyebilseydim de, bitmemiş bir kazağın ucundan sarkan ip gibi kalakalmasaydı...
........
........
"günümü gün edicem, heey hooyt..yaşasın eğlence.. modu düşünüldüğü gibi keyif ve eğlence vermiyor hep insana.. kendini gaza getirmene rağmen .ıçının üstünde pineklediğinde mutsuz oluyorsun çünkü bu sefer... her neyse.. işte bu yüzden gelişine doksana çakacağım sadece, gol olur olmaz mühim değil" dedim arkadaşıma.. çok hoşuma gitti bu benzetmem buraya da yazayım dedim..ehe..

Pazartesi, Eylül 24, 2007

lodos..

lodos vurdu muydu denize, söküp alır içinden.. zamanla içine düşmüş, atılmış olan, ne varsa ona ait olmayan.. farkedilmez ağırlıklarıyla fazlalıktır onlar aslında..
deniz coşar tabii, bu arınma zamanlarında.. kükrer, çalkalanır... aylardır biriktirdiği, önemli saydığı şeylerin kendinden kolayca kopup gitmesine izin vermez.. bir savaştır sanki, ama ertesinde eksiklik hissedilmeyen..
fazlalık olanlar gittiğinde eksilir mi ki insan...

Çarşamba, Eylül 19, 2007

sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuz...

onyedieylül itibariyle okullar yeni yayın dönemine başladılar.. ve halihazırda ömrümüzü yiyen trafik sorunu bir yaşam sorunu haline gelecek mi endişesi taşımaya başladık..
neyse efendim istanbul'da okulların başladığı bu hafta toplu taşıma araçlarının sayısını arttırma ve ücretsiz yolcu taşıma gibi önlemler alındı.. ve pazartesi akşamı uzun süredir olmayan bir şekilde ve "mucizevi" olarak 19:35'de eve vardım.. hep böyle olacak sandım, ama yanıldığımı dün 20:10 sularında eve vardığımda anladım...-evde iftar yemeği vardı ama ben kuru krakerlerle zincirlikuyu dolaylarında iftarımı yapmıştım, üzerine annemin lezzetli yemeklerini yememi engellemedi neyse ki.. eheh- normalde maslak ve köprü trafiği sebebiyle 18:00'de çıktığım vakit 20:00 civarı üsküdar'daki evimde olabiliyorum zati.. güya banka taşınacak falan diyorlar ama bankanın taşınmasını beklemek istemiyorum..

her neyse.. asıl anlatacağım başka birşey.. bu sabah geç kalktım ve servise binmedim, allahtan hava da güzeldi.. üsküdar'dan motora binerken kısa bir şaşkınlık yaşadım akbil basmaya yeltenmeyle aaa bedavaydı dimiiii durumları arasında.. o yüzden mi motor yolcusu bu kadar fazlaydı acaba,neyse.. -sonra motorda bi çocuğa aşık oldum, yolculuk aşkı yani tabi, inince geçti..- sonra insanların otobüslere vıızt diye bindiğini gördüm.. yine hatırladım tabii ücretsizdi ya, işte ondan, rüya gibiydi... ve beşiktaş meydanı'ndaki ışıklara doğru yürürken bir baktım yayalara yeşil, sevindim tabii.. demek ki bazı ışıkları da bugün sürekli yeşil yapmışla... eh sonrasında kendi kendime güldüm minibüse binene kadar... neyse ki minibüs bedava değildi de uyandım ve kendime geldim..

bu arada irem ve kerem okul öncesiyle, okul öncesinin öncesi sınıflarına kayıt oldular.. pek bir sevinçliler, öyle gider inşallah... şimdilik bu kadar...

Perşembe, Eylül 06, 2007