Pazartesi, Şubat 26, 2007

taksi..cikcikcik..

sarılar ya kendilerini minik civciv kıvamında falan mı sanıyor bunlardan bazıları bilmiyorum..-bazı demek için toplama oranlandığında az olan kısmını kasdetmek gerekir gerçi ya neyse..
hayır yani normal bir taşıtsın,diğerlerinden rahatça ayırtedilebilen bir rengin de var, neden görünmez olduğunu ya da görünemeyecek olduğunu zannediyorsun ki...
misal yaya olaraktan karşıdan karşıya geçeceksin dimi, doğal olarak uygun zamanı bekliyorsun ya da ne bileyim minibüse bineceksin yol kenarında duruyorsun... yavaşlayıp yanaşır gibi yaparak korna çalmalar, selektör yapmalar.. resmen taciz... geçen taksilerin %98'i bunu yapıyor yaw... kıyafetten mi,cinsiyetten mi acaba desen, alakası bile yok...
hayır asıl gıcık olanı,lazım olduklarında da bunlara kendini gösteremez,göstersen de durdurup binemezsin kolay kolay... çil yavrusu gibi kaçışırlar...
ne olduklarını bir çözseler,rahatlayacağız ama...
neyse...

Pazar, Şubat 18, 2007

pazar pazar esenler...

tadına doyulmayan ve tarif edilemeyen duygu..:
duşu açıyorsunuz...
suyu ılık derecesine getiriyorsunuz.. su orta şiddette akıyor olmalı...
başınızı arkaya doğru eğip, duş ahizesini alın ve saç kesişimine doğru tutuyorsunuz..
suyun arkaya doğru, kulaklarınızın üzerinden kalıp halinde akması lazım...
denizde dibe dalış sırasında duyduğunuz sese ve duyguya benzer şeyler hissetmeniz lazım...
başka bir dünyaya geçiş gibi...kopup gitmek gibi... masal gibi...
...................

aşure..
muharrem ayı'nın 10.günü itibariyle pişirilmeye başlanıyor hani.. gerçi tatlıcılarda falan bulunabiliyor diğer zamanlarda da,ama ben sevmiyorum dışarı aşurelerini...
zati tatlı yiyeceksem, aklıma bile gelmez, aşure istemek bir tatlıcıdan...
bizim ailenin aşurelerini severim... kıvamını, tadını, kokusunu.. bir de piştiği gün ılık ılık yemek büyük keyiftir... sütlü tatlılar da evde pişmişse, ılık severim ya,onun gibi... içinde çok fazla incir, kuru kayısı olunca da hoşlaşmıyorum.. gül suyu da çok olmayacak,şekeri de baymayacak.. fasulyesi,nohutu ağızda eriyecek.. üzerinde tarçını bol olacak.. ceviz, fındık olmazsa eksik kalır...
yani annemin aşuresi gibi olmalı ki yiyeyim...
..................

toplum öğretmenliği ana bilim dalı...
halim,selim, sakin sakin yolda yürürken,ofiste çalışırken tansiyonunuzu arttıran,sinirinizi zıplatan olaylar var ya... onlar için işte bu toplum öğretmenliği..
uzaktan eğitim metoduyla yapılabilir.. cd'ler hazırlayacaksın böyle -herkes neden cd kullanabilir oldu ki birden.. kitapçık hazırlayacaksın, kaset-bu konuya tekrar döneceğim- yapacaksın, sokağa çıkma yasağı günü gibi, bunlarsız sokağa çıkarmama günü yapacaksın... trafik polisi gibi,toplum polisleri olacak, ekipmanda eksik varsa ceza yazacak..alışmışız ya cezası olmayan şeyleri sallamıyoruz...ha yok hemen ceza yazmayacak,önce teste tabi tutacak baktı geçer not alıyor cezasız yollayacak..e tabii buradaki toplum polisinin de, toplum polisliği niteliklerine haiz olduğunu kabul ediyoruz...
sonra üşenmeyeceksin anlatacaksın, vazife herşeyden önce gelir...
sinirini zıplatan birşey mi gördün, toplantıya yetişmen gerektiğini falan unutup duracaksın, güzel güzel anlatacaksın... sokağa birşey atma, mantıklı, sağduyulu davran, stokçu zihniyeti bırak.. evet evet stokçu zihniyet var.. ve maddi şeyleri değil, zaman ve duygu gibi sayılamaz şeyleri de stokluyorlar.. bir nevi ben üstünlüğü ve güvensizlik duygusunun yansıması... ben yapamıyorsam, o da yapmasın psikolojisi.. varsa yani...
örneklerim aklıma gelse de yazsam, lakin gelmiyor şimdik... ortak kullanıma ait şeyleri-tükenmez mi düşündüklerinden nedir-sömürme içgüdüsü.. bu da varsa yani...
yahu biribirimizin yaşamını kolaylaştırmayı istesek, hadi kolaylıyamıyoruz diyelim zorlaştırmasaydık bari, nolurdu rabbim...
........................

kaset...
hala var kaset, satılıyor..kim alıyordur,görmedim hiç...satılıyorsa alıcısı vardır ama...
neyse konu karışık kaset... hani kendi kendimize boş kaset alıp -45,60 ve 90'lık vardı..tey tey teeey- radyodan, ordan burdan karışık şarkılarla doldurduğumuz kasetler... hey gidi hey... kendi kendimize vokal yapıp doldurduklarımızı saymıyorum tabii... koca koca walkmanler,gitgide kibarlaştılar..sora cd çıktı işte, biliyoruz gerisini..
...................

etbeni...
"ben ettim sen etme"nin tersi,düzü falan değil..alakası yok hatta...
benin etten olanı...
hani ilerde lazım olursa,"amanın senin de sırtında et beni varmış, yoksa kardeş miyiz" durumları falan için gerekirse diye söylüyorum... aldıracağım da kendisini, çünkü rahatsız ederliği arttı.. omzumdakini de...
rahat rahat sırtımı kaşıyamıyorum yaw, elime takılcak falan diye..ıyyyyy... korkuyorum, tedirgin oluyorum.. yani dicen ki, ufacık benden ne istiyorsun, da o benden ne istiyor ya... hatta, yuh bu yaşına kadar bişi olmadı da şimdi mi aklına geldi de dersin...
valla hiç ummazdım kendimden, vücut bütünlüğümü bozacağımı -hatta dövme yaptıramıyorum bu takıntı yüzünden- hele bir parçamı eksilteceğimi falan..
ama üzgünüm...
..............

bitti...

Cuma, Şubat 16, 2007

başlık yok..

aman canım, gün geçsin, heyecan olsun, gönlümüz neşelensin diyerek giriştiğimiz "aktivite"lerin üzerinden zaman geçtikçe,nedense, önemsemediğimiz o olaylara bağlı duygularımızın bizi didiklediğini hissederiz.. neden ki... belki de öyle değil..belki.. anlık bir görüş bu.. her an değişebilir.. mümkün.. her zamanki gibi...
çözümlemekten,çözümlenmekten, "kendimi" anlatmaktan sıkılmamış mıydım... sıkılmazsın sıkılmazsııın... yazmak isteyip de, yazacak "birşeyim" olmadığı zamanlarımdan biri sadece... e iyi...

Pazar, Şubat 04, 2007

dünya vatandaşı...

nowheria,nowheristan ya da hiçbiryeristan diye bir ülke duydum... toprağı olmayan ama birleşmiş milletler'in ülke kriterlerine uyan, türk-yunan karışımı lübnan'da yaşayan michel elefteriades diye birinin kurduğu ülke..

bu abinin röpörtajından şöyle de bir parça var..
"hayali bir ülke. hem hiçbir yer hem de her yer. nowheristan’da doğdunuz ülkeyi, kökenlerinizi, kültürünüzü unutup sadece siz oluyorsunuz. hiçbir yere bağlı değilsiniz, atalarınızın yaşayışından, onların kavgalarından ve ilişki ağlarından sıyrılıyorsunuz. örneğin bir ermeni ya da türk yıllar önce yaşanmış bir olayın yükünü üstlenmek zorunda değil. bir ermeni, büyükannesi türklerle problem yaşadığı için türkleri sevmemek zorunda mı? bunu reddeder ve nowheristanlı olur. nereden geldiğinizin, kim olduğunuzun, alışkanlıklarınızın hiçbir önemi yoktur nowheristan’da. bu ütopik ülkeyi 2003’te kurdum."

hepimiz k-pax 'liyiz...olleeeyy...gibi bi hissiyat uyandırmıyor değil...

tarih oluşturmak...

haberleri takip etmediğim zaman ne mutlu bir insanım diyorum...
günlerdir kafamın içinde birilerine cevap veriyomuşcasına dönen cümleleri,sıralı sırasız yazıp boşaltmak istedim.. kafam rahata ermeyecek yoksa..

kendi gibi olmayan,düşünmeyen, "diğerleri" diye tanımlanan ve sonrasında mazlum, çaresiz, tartaklanan insan haline dönüşen kişi veya kişileri, hepimiz biriz görüşü altında benimseyelim derken, gerçekleştirilen oluşumun yanlışlığına inandığını söyleyenlere, tam da karşı oldukları davranış şekliyle karşılık veren insanların hepberaber oluşturdukları ironik bir görüntü.. hrant dink cinayeti sonrasında yapılan tartışmaların oluşturduğu...
tek nefeste uzun bir cümle oldu, yayarak şöyle söyleyeyim.. "hepimiz ermeniyiz" şeklinde güruh oluşturmanın yanlış olduğunu düşünüyorum dediğiniz anda, neden diye sormadan..kendi gibi düşünmeyenleri cahil, yobaz, fanatik milliyetçi, faşist gibi hazır şablonlarla etiketlemeye meyilli insanların, aslında içinde yürüdükleri o düşüncenin temeline ters hareket etmelerinin ironikomik halinden dem vuruyorum...
hani önyargıları kenara koyun,önce hepimiz insanız,hem bir kişi düşüncelerinden ötürü "yargılanmamalı" demiyor musunuz,(aslen) demiyor muyuz...yani o kalabalığın içinde yürüsün yürümesin çoğunluk bunu savunmuyor mu...o halde, birlik olalım derken yeni cepheler oluşturabilecek hareketlerden önce daha öngörülü olunması gerektiğine inanıyorum diyorum ben de...
her kap ölçüsünce doldurulabilir, inat yaparsanız taşar, zayi olur...
"hepimiz biriz" ya da"hepimiz hrant dinkiz" söyleminin içinde bulunduğumuz toplum yapısına daha uygun bir kıyafet olduğunu düşünüyorum... hele "tarih yazarken" daha dikkatli olunmalı diyorum.. her insan diğerlerini de kendi gibi sanar ya hani, iyi niyetten maraz doğmayacağını düşünürsün..ama maalesef öyle olmuyor, saflığın suistimaline çoklarca kere şahit olduktan sonra temkinli davranmak gerekir bence...
uluslararası ilişkiler ya da toplum psikolojisi konusunda ilmi bilgim yok,kişisel görü ve düşüncelerimi söylüyorum... keşke herşey iyi niyetli insan ilişkileriyle yürüseydi,ama güç dengesizliği üzerinde yürüyen bir dünya "düzeni" var...ve hiçbir toplum homojen değil...
'anlatmak istenen bu kadar açıkken başka taraflara çekmek saçmalıktır' minvalinden cümleler ediliyor... tarih sayfalarından örnekler veriliyor, birbirine arka çıkan toplumlar üzerinden... aynı tarih sayfalarında "bu kadar açık" iyi niyeti olan ancak daha sonra bir başkasının-ülkelerin- menfaati için çarptırılan örnekler de yok mu... yani sizin niyetinize değil,siz olmayanların niyetine bakar yaptıklarınızın tarih içindeki yorumu... kaldı ki,üzgünüm ama verilen örneklerin de bu cinayet sonrası oluşan hareketle örtüştüğünü düşünmüyorum...
tepkilerin ya da sonuçların benzer/aynı olması, sebeplerin aynı olmasını gerektirmez... yine açayım.. "hepimiz ermeniyiz" oluşumu bir sonuçtur,ancak bunu hazırlayan sebepler,tarihte "hepimiz hederötüz" olarak şekil bulmuş diğer hareketlerin sebepleriyle aynı değildir... çevre şartları da aynı değildir...buradaki benimseyiş değil,pozitif ayrımcılık halindedir...ve ben tarihte örnekleri var diye, saptırılabilecek olmasından ötürü yanlış olduğunu düşündüğüm bir oluşuma hmmm doğru o zaman diyemem...

içinde bulunulan, düşüncelerinden ötürü devlet önünde yargılanmış bir kişinin hedef haline gelerek elim bir şekilde öldürülmesi olayıdır... şimdiki haline baktığımızda ise türk-ermeni davasının uzantısı haline gelmiştir ve sanıyorum ki, tarihin ileriki sayfalarında, türkler aleyhine kullanılabilecek bir konuma bile getirilebilir.. paranoyakça mı bu düşünce, aksine uluslararası diyalogları temel alarak baktığımızda gerçekçi geliyor bana...hani tarihten verilen örnekler var ya,o minval üzerinden kurulabilecek cümleyi bile görebiliyorum..
"türk tarihi boyunca iktidara gelmiş hükümetlerinin kabul etmediği ve sözde ermeni soykırımı olarak adlandırdığı olay, hrant dink cinayeti sonrasında asıl gerçeği gözler önüne serdi...türk halkının çoğunluğunun da ermenilerin zulme uğradığını ve ezildiğini düşündüğünü,yollara dökülen kalabalık ve hepimiz ermeniyiz sloganları gösterdi.... ezilen halkı benimsemek yönündeki bu hareket tarihteki diğer örneklerinin yanında yer almaktadır"

inanın bu zor birşey değil... tarih yaşandığı değil yazıldığı şekliyle hayat bulur...
işte benim vicdanımı sızlatan, asıl olayın sapmasıdır... elif şafak davasıyla ilgili ettiğim birkaç kelam sırasında, bilmemkaç nolu yasanın düzenlenmesi gerekir gerekmez bunu tartışmıyorum demiştim...herkesi aklı selim sanmak ya da olabilirliğine inanmak gibi bir yanılgıyla etmiş olmalıyım bu sözleri...
ama linç ve yok etme "kültürüne" bu kadar sahip çıkmış bir toplum içindeyken, insanlar gerçekten ne düşünmüş ve söylemiş de neden yargılanmış diye araştırma yapmaksızın hedef alınabiliyorsa,daha sonra beraat edecek bile olsa neyle suçladığınıza dikkat etmeniz gerekir... yoksa kişiliğiyle, düşünceleriyle değil, etiketleriyle var olur toplum karşısında..
lütfen artık doğru yere bakılsın ve kanun düzenlemesi yapılsın... hrant dink'i geri getirmez ama düşünen kafalarımızda yeni eksilmeleri önler umarım... bu olaydan elde edilebilecek bir kar varsa budur, türk-ermeni ilişkilerinin düze çıkma beklentisi ise bu cinayetle sağlanabilecek birşey değildir..bence...
herşey insanca ve haklarımızla yaşayabilmek adına olsun...