Pazar, Şubat 18, 2007

pazar pazar esenler...

tadına doyulmayan ve tarif edilemeyen duygu..:
duşu açıyorsunuz...
suyu ılık derecesine getiriyorsunuz.. su orta şiddette akıyor olmalı...
başınızı arkaya doğru eğip, duş ahizesini alın ve saç kesişimine doğru tutuyorsunuz..
suyun arkaya doğru, kulaklarınızın üzerinden kalıp halinde akması lazım...
denizde dibe dalış sırasında duyduğunuz sese ve duyguya benzer şeyler hissetmeniz lazım...
başka bir dünyaya geçiş gibi...kopup gitmek gibi... masal gibi...
...................

aşure..
muharrem ayı'nın 10.günü itibariyle pişirilmeye başlanıyor hani.. gerçi tatlıcılarda falan bulunabiliyor diğer zamanlarda da,ama ben sevmiyorum dışarı aşurelerini...
zati tatlı yiyeceksem, aklıma bile gelmez, aşure istemek bir tatlıcıdan...
bizim ailenin aşurelerini severim... kıvamını, tadını, kokusunu.. bir de piştiği gün ılık ılık yemek büyük keyiftir... sütlü tatlılar da evde pişmişse, ılık severim ya,onun gibi... içinde çok fazla incir, kuru kayısı olunca da hoşlaşmıyorum.. gül suyu da çok olmayacak,şekeri de baymayacak.. fasulyesi,nohutu ağızda eriyecek.. üzerinde tarçını bol olacak.. ceviz, fındık olmazsa eksik kalır...
yani annemin aşuresi gibi olmalı ki yiyeyim...
..................

toplum öğretmenliği ana bilim dalı...
halim,selim, sakin sakin yolda yürürken,ofiste çalışırken tansiyonunuzu arttıran,sinirinizi zıplatan olaylar var ya... onlar için işte bu toplum öğretmenliği..
uzaktan eğitim metoduyla yapılabilir.. cd'ler hazırlayacaksın böyle -herkes neden cd kullanabilir oldu ki birden.. kitapçık hazırlayacaksın, kaset-bu konuya tekrar döneceğim- yapacaksın, sokağa çıkma yasağı günü gibi, bunlarsız sokağa çıkarmama günü yapacaksın... trafik polisi gibi,toplum polisleri olacak, ekipmanda eksik varsa ceza yazacak..alışmışız ya cezası olmayan şeyleri sallamıyoruz...ha yok hemen ceza yazmayacak,önce teste tabi tutacak baktı geçer not alıyor cezasız yollayacak..e tabii buradaki toplum polisinin de, toplum polisliği niteliklerine haiz olduğunu kabul ediyoruz...
sonra üşenmeyeceksin anlatacaksın, vazife herşeyden önce gelir...
sinirini zıplatan birşey mi gördün, toplantıya yetişmen gerektiğini falan unutup duracaksın, güzel güzel anlatacaksın... sokağa birşey atma, mantıklı, sağduyulu davran, stokçu zihniyeti bırak.. evet evet stokçu zihniyet var.. ve maddi şeyleri değil, zaman ve duygu gibi sayılamaz şeyleri de stokluyorlar.. bir nevi ben üstünlüğü ve güvensizlik duygusunun yansıması... ben yapamıyorsam, o da yapmasın psikolojisi.. varsa yani...
örneklerim aklıma gelse de yazsam, lakin gelmiyor şimdik... ortak kullanıma ait şeyleri-tükenmez mi düşündüklerinden nedir-sömürme içgüdüsü.. bu da varsa yani...
yahu biribirimizin yaşamını kolaylaştırmayı istesek, hadi kolaylıyamıyoruz diyelim zorlaştırmasaydık bari, nolurdu rabbim...
........................

kaset...
hala var kaset, satılıyor..kim alıyordur,görmedim hiç...satılıyorsa alıcısı vardır ama...
neyse konu karışık kaset... hani kendi kendimize boş kaset alıp -45,60 ve 90'lık vardı..tey tey teeey- radyodan, ordan burdan karışık şarkılarla doldurduğumuz kasetler... hey gidi hey... kendi kendimize vokal yapıp doldurduklarımızı saymıyorum tabii... koca koca walkmanler,gitgide kibarlaştılar..sora cd çıktı işte, biliyoruz gerisini..
...................

etbeni...
"ben ettim sen etme"nin tersi,düzü falan değil..alakası yok hatta...
benin etten olanı...
hani ilerde lazım olursa,"amanın senin de sırtında et beni varmış, yoksa kardeş miyiz" durumları falan için gerekirse diye söylüyorum... aldıracağım da kendisini, çünkü rahatsız ederliği arttı.. omzumdakini de...
rahat rahat sırtımı kaşıyamıyorum yaw, elime takılcak falan diye..ıyyyyy... korkuyorum, tedirgin oluyorum.. yani dicen ki, ufacık benden ne istiyorsun, da o benden ne istiyor ya... hatta, yuh bu yaşına kadar bişi olmadı da şimdi mi aklına geldi de dersin...
valla hiç ummazdım kendimden, vücut bütünlüğümü bozacağımı -hatta dövme yaptıramıyorum bu takıntı yüzünden- hele bir parçamı eksilteceğimi falan..
ama üzgünüm...
..............

bitti...

Hiç yorum yok: