Cumartesi, Mart 23, 2013

sinirden...

el titrer, baş ağrır, mideye kramp girer, yemek yiyemezsin, çok yemek yersin... hepsi olabilir. hele sindiremediğin duruma düşmüşsen, vay o kaçan uykuların haline.

filmlerde olur ya; birine başka birileri bir şeyler söyler/ yapar da beriki doğrudürüst karşılık veremez olur, biz de izlerken ayrı bir sinir oluruz. başka zaman olsa bıdırbıdır konuşursun şimdi de cevap ver de ağzının payını alsın şu sürtük, o nasıl davranıyorsa sen de öyle yap falan deriz. film değil gerçekmiş, oluyormuş böyle.
nasıl sindiremiyorum olanları, hareketleri anlatamam, öyle ki beddua bile edemiyorum düzgün şekilde. şunu demeyi becerebildim bir; bana hissettirdiklerinin katlarcasını kendileri yaşasın. ne ağır beddua dimi, ahahaha naifliğin ötesinde bir durum, gerizekalıyım yemin ederim. hayır bir de en pisi, kendimi yiyorum sonra.
halbuki istanbul trafiği bana süper bir hayat dersini seneler boyunca öğretmişti; kimseye laf anlatamazsın, herkese kendini açıklayamazsın, sen ne yaparsan yap karşındaki sabitse durum değişmez, dolayısıyla en iyisi; olanı olduğu gibi kabullenmektir, çünkü zaten hayat herkese aynı şeyleri yaşatır, senin ekstra debelenmene gerek yok. evet? ne var?! trafik öğretti bunu bana, ama tam öğrenememişsem demek, yine soyundum bir şeylere, ortada cıbıldaklığımla kaldım.
allahtan bünye sinir harplerine aşılı, neler atlattı -atlattı mı gerçekten, belki numara yapıyordur-


bir şeyleri fazla ciddiye alıyorum herhalde, ama ne?
a)hayatı
b)insanları
c)kendimi
d)hiçbiri
e)a hiç,belki bazen b, c mütemadiyen







Pazar, Mart 10, 2013

eksik değil fazla

hayatımda ne eksik bilmiyorum, bilmediğime göre eksik bir şey de yok belki aslında.
o halde bu sıkıntının sebebi fazlalıklar. açlık kadar tokluk da rahatsız eder insanı, tokluğa sebep veren şeylerin  bir süre sonra atılması gerekir.
hayatımdaki fazlalık pazartesi sabahıyla başlayan cuma akşamıyla biten döngü. yarattığı ise tokluk değil, şişkinlik hissi, gımırtılar, gurultular, rahatsızlık...
o da olmazsa ne yapacağız peki? hayal kurar, aylaklık yaparız olmaz mı?
ne yağmurda ıslanmak derdimiz olur, ne güneş varken gölge bulamamak.
sever, aşık olur, ayrılır acı çekeriz. unutmak için acısını yeni sevmelere koşarız.
kalbimin değil de sürekli başımın ağrıyor oluşu ne kötü.
fazlayı da eksiği de bulduk, şimdi ne yapacağız?

yazsak sürekli böyle, yazdıkça kendimizi kaybetsek biz kaybettikçe birileri kendini bulsa her yazıda.
herkes aynıymış meğersem desek. aynı mıyız hakkaten ya?