ne güzel kelimeler var, yekpare mesela.
yere yığıldım desem, yerle yekpare oldum demiş olur muyum?
yere yığılmadım, yerle yekpare olacak şekilde uzandım.
biri gelip omzuma dokundu, yanın boş mu, dedi.
huşu içinde, hiçle buluşmamı bozan kişiye bakmaksızın, mırıltıyla, nasıl görünüyorsa öyle dedim.
bir şey görünmüyor, dedi. yani bir şey var gibi de görünmüyor, yok gibi de diye ekledi.
anladım ki benim gibi, konuşmayınca konuşmayan, konuşunca da laf oyunlarıyla boş cümleler kuran birisiydi.
benim gibi, bana benzer, var mıydı gerçekten.
eşim, benzerim yoktur benim derken kibir hissedenler bir tarafa, yalnızlık hissedenler diğer tarafa.
bir şey hissetmeyenler de mi var? onlar istediği tarafa geçsin.
neyse işte yine yaptım, lafı uzun, boş cümlelerle darladım.
boş yahu uzatma, ne yapmak istiyorsan yap, dedim sonunda.
ve gözlerim kapalı, nefes egzersizi yapıyormuşum gibi yaptım, ki anlasın ve beni daha fazla rahatsız etmesin. halbuki ne yapmıştı rahatsız etmek için, sadece basit bir soru. belki iletişim isteği, belki. neyse düşünce yok. empati yok.
pat diye bıraktı kendini yanımsıra. gözümü açarsam diyalog kurmam gerekecek, ama meraktan da çatlayacağım, kimdir, ne yapıyor tam şu anda. gözümü hafif araladım, çocukken uyku saati gelip, uykum gelmediğinde uyuyormuş gibi yaptığım ve kirpiklerimin arasından dışarı baktığım zamanlardaki gibi.
farketti, zira gözünü kırpmaksızın bana bakıyordu, avını süzen kedi gibi.
gülümsedi ya da ben öyle sandım. merhaba tekrar dedi. bence beni kesin tanıdı, bu cümleye kayıtsız kalmayacağımı biliyor. bu defa onu yanıltmak istemeyerek, tekrar olamaz çünkü daha önce merhaba demedin dedim.
gülümsüyor, bu defa kesin ve net. anladığımı anladığın, bilerek kapana atladığın için teşekkür ederim der gibi gözlerini kırpıyor, mayışmış kedi gibi.
ve ben kafamı diğer tarafa çeviriyorum, hırçın kedi gibi.
patisi omzuma dokundu ve orada kaldı.
geri çek yoksa çok fena olacak, cırmalayacağım diyorum içimden, nasılsa anlayacak diye.
daha da yerleştiriyor patisini, uyku öncesi yastığa gömülür gibi kafasını omzumla boynum arasına sokuştururken.
şimdi nasıl cırmalayayım? tamam cırmalamak yok, ama kendimi de bırakmayacağım.
çiviler üzerinde yatarmışcasına huzursuzlanıyorum, alışmak istemediğim bu duyguyla kavgalı gibi.
ve bunların hepsini anlıyor işte.
en iyisi kalkıp gitmek, çişim gelmiş gibi yaparım diyorum.
henüz hareket etmeden ben, çişin gelmiş olamaz diyor.
susadım diyorum.
peki o zaman diyor;
kendini yere bırakma hızına ters, okula gitmek için uyandırılmış ve yataktan kalkmak istemeyen çocuk gibi, isteksiz ama kararlı bir şekilde doğruluyor.
sezen aksu çalsın istiyorum aşağıdaki kafede, tesadüfmüş gibi ama ben söylermişim gibi.
git, git, git, git-me dur diye.
çalmıyor.