Çarşamba, Aralık 19, 2012

neye kasıyorduk?

çok koşarsın da bacakların kesilir ya da hamur yoğurursun da bir kağıdı bile tutamayacak gibi hissedersin ya hani, ruhum şu anda öyle. neyin mücadelesindeyiz yahu!? hayat bir mücadeleymiş, yok yaa... istemiyorum arkadaş! mücadeleler, çabalamalar, kendini aşmalar, koyvermemeler, sana yakışmazlardan kaçınmalar falan... neden yani, deli miyiz biz? kaç gençliğimiz var, kaç hayatımız?

bu mudur yani "aslındaa hayaaaaağt çoooooğğk anlamlıııığ" diye tekrarlanan hayat? dostum hayat demişsin ama çok afedersin bok bu demek istiyorum o halde.

hem ne biliyorsun delirdim belki, ben belki, ben deliyim, evet... belki, emin değiliz. ama adım anıldığında aklınıza ne geliyorsa ben o değilim.

Pazartesi, Aralık 17, 2012

hiç huyum değildir..

ne bileceksin, huyum mu değil mi? ben bile bilmiyorum.
yerde debelenen bir böcek görsen ne yaparsın diye sorsan mesela, sor hadi... tek ve kesin cevabım şu olur diyemem.
ya bir süre debelenmesini izler kendine gelir gibi olduğunda korkar uygun bir cisimle şaplatabilirim, ya görmezden gelir işime bakarım ya da üzerime zıplamayacağına emin olacağım bir şekilde balkona falan taşırım. ya da başka bir şey.
yüzdeliksel olarak huyum olmadığını tahmin ettiğim bir şey var. meselenin aslı o. şimdi ben bir şeyi kafaya koyduysam -ki bunlar ıvırzıvır şeylerdir, öyle kariyerdi, eğitimdi falan değil- illa yaparım. birine beklenmedik zamanda hediye almak da bunlardan biri, o hediye alındı mı mutlaka verilir. işte bir ilk olarak, ilk defa diyorum bak, birine aldığım bir şeyi ona vermedim, vermekten vazgeçtim. çöpe atacaktım ona da kıyamadım. bir yerlerde unutulmuş eşya muamelesi yapayım dedim, unutamadım. şimdi çekmecemde duruyor, en iyisi yanlış yorumlamayacağına emin olduğum yakın arkadaşlarımdan birine vereyim diyorum.
huyum değil bence de, evet.

Salı, Aralık 11, 2012

bak bugün salı

inanmazsın bugün salıymış, ben de inanmadım. ben inanmadığımda salı değildi gerçi, ama ben salı sanmıştım, zira pazartesiymiş. gerçi bana sorsan bugün ne pazartesi, ne salı koca bir haftaydı tam.
dün sınavın nasıl geçti dediğimde farkettim, dün pazardı ve sınav bugündü. yarın da sınav varmış. ne farkediyor ki, ha dün ha bugün ha yarın. onun sınavı var benim işim, birbirinin aynı günler.
kitapların arasına neden ayraç koyuyorsak günlerin arasına da koymalıyız. yoksa karıştırıyorum böyle kaçıncı sayfamda kaldığımı. yok yok öyle değil, biliyorum ne dediğini, diyorsun ki; defter bu sen yazıyorsun, hayır tastamam kitap bu. öyle kötü davranıyorum ki ona, benden başkası da okuyamayacak.

şans vermeyeceğim durumlar için şans bekliyorum, ha ha ha.

sorun o değil, aslında sorun değil yani.


terlik

terlik dediğin rahat olacak önce, adı terlik ama terletmeyecek ayaklarını, tüm gün ayakkabı içinde bunalmış ayaklarına sıcak bir yuva gibi olacak... yumuş yumuş olsun hatta, yoksa tütütütü mü olsun, fıtıfıtı mı, lülülü mü bilemedim. mutfakta düz, salonda rahat, yatak odasında ponponlu olsun.
hoş telaşların, bezgin adımların, fırlatıp atmaların, uyurken ayaktan düşmelerin, nerede bıraktık bulamamaların, teki nerede bunların, misafirliğe giderken götürmelerin, evden emekli olup apartman içinde kullanıma geçmelerin nadidesi.

terlik önemli şey, evi ev yapar, seni de o eve ait.