Pazar, Nisan 22, 2012

ilkbahar

yağmurdan haz etmeyen, güneşe bayılan biri olarak bugün bir aydınlanma yaşadım..
ben ki senelerin güneş insanı, yağmurlu ilkbahar gününün güneşli havalardan daha demokrat daha özgürlükçü olduğunu farkettim ve sempati duydum, hatta sevdim onu.
hava güneşliyken illa dışarı çıkman gerektiğini düşünüp hissederek kendini sokağa atıyorsun ya, güneş üzerinde bir baskı kuruyor yani, zira çıkmazsan kendini kötü hissediyorsun lan hava mis gibi, millet çiçeğe böceğe karışıyor ben evde piniyorum diye...
ama bahar yağmurunun olduğu bir gün öyle mi? değil.. diyor ki; ben güzelim, dışarı çıkmak için gerçek bir isteğin varsa sana mani değilim, çıkmazsan da kendini kötü hissettirmem, hatta otur balkonundan izle beni, düşüncelere dal.

havamız iyi böyle...

Pazar, Nisan 15, 2012

iki oyun...

iki oyun var, fırsat bulursanız izleyin diyeceğim;
cam ve mutfak söyleşileri..

biri özel , diğeri şehir tiyatroları'ndan,
biri türk yazarlı(levent kazak) diğeri yabancı(vala thorsdottir) ,
biri+18, diğeri +16...

her ikisi de diyaloglar, karakterler ve oyunculuklarla çok keyifli...

gülme, gülümseme, çok içliyseniz hatta bir iki gözyaşı dökme, "aynen yaaa" nidasıyla eşlik etme garantili...

izleyin ama lütffeeeenn :)

salyangoz mu, sümüklü böcek mi?

ne güzel hayvancıklar aslında...büyükleri de şeker ama asıl minminminicikleri var inanamıyorsun, o kabuğun altında sümüklü böcekcik olduğuna...
neyse konumuz şu; geçen yağmur yağdığı gün eve dönerken, bir salyangoz taş yola çıkmış usul usul ilerliyordu, alıp kenara koysam mı diye düşünüp, doğal gidişatı etkilememek için vazgeçtim ve ben birkaç adım attıktan sonra hızla geçen araba onu ezmemiş olsun diye dua ettim, ezmemişti... ama tekrar aynı şansta olacağını bilebilir miydik?

bugün hava yine yağmurluydu ve geçen gün gördüğüm yere yakın yine bir salyangoz kımıldanıyordu, bu defa alıp yol kenarındaki yeşilliğe koydum...
doğal akışı mı etkilemiştim şimdi, hayır... doğal gidişat denilen bizim o anda yaptığımız ya da yapmadığımız her şeydi, neysek oydu.